29 Haziran 2012 Cuma

III. Richard - Wiliam Shakespeare




"Madem çapkın olup 
Bu güzel günleri hoşça geçirme şansım yok,
Ben de hain olup bugünlerin boş zevklerinden
Nefret etmeye karar verdim."

"Aptal olmadığınız belli:
Gözünüzden yaş yerine taş akıyor.
Sizi sevdim çocuklar. Hadi hemen işinize bakın;
Durmayın, yürüyün."

"At verin bana, bir at verin! Bir ata Krallığım!" 

"Dünyayı bana cehennem etmek için geldin dünyaya.
Doğumun acı, ağır bir yük oldu benim için.
Aksi, nadan bir çocuktun küçüklüğünde,
Okul günlerinde, nemrut, vahşi, çılgın, kavgacıydın;
Gençliğinde gözü kara, saldırgan, maceracıydın;
Olgunluk çağında kibirli, kurnaz, sinsi, kana susamış,
Görünüşte daha iyi niyetli, ama daha muzır,
Müşfik maskenin ardında, hain biri oldun. 
Seninle birlikte olduğumuz sürece,
Hoş geçirdiğim tek bir saat söyleyebilir misin?"

"Ama bu korkunç bir şey! O taç böyle yanlış bir başa konacağına, şu başım bedenimden ayrılsın daha iyi."

"Ey kana susamış Richard! Zavallı İngiltere! Demedi demeyin, eşi benzeri görülmemiş, korkunç şeyler gelecek başına. Hadi artık idam kütüğüne gidebiliriz. Sonra da alır götürürsünüz kellemi kendisine. Bugün bana gülenler de yarın ölmüş olacak."

"Söz derdin avukatı: Müşterisi adına nefes tüketmek işi. İz bırakamadan ölüp giden hoşlukları dile getiren kayıt memuru; Zavallıların çektiği çilenin soluyan temsilcisi. Söze her zaman yer olmalı. Başka işe yaramasa da, yüreğini rahatlatır insanın söz."





28 Haziran 2012 Perşembe

Macbeth - Wiliam Shakespeare



"Yeni şerefler yeni urbalar gibi Macbeth'e üstüne oturmadılar henüz, giyildikçe otururlar."

"Ama tabiatına güvenim yok; fazla insan sütü emmişsin, en kestirme yoldan gidecek yürek yok sende. Yükselmek istemesine istiyordun; içinde hırs yok değil. Taş gibi de bir yüreğin olmalı yanında, o yok sende. Can attığın şeyi namusunla suya, sabuna dokunmadan elde etmek istiyorsun."

"Sebep yok onu öldürmem için, beni mahmuzlayan tek şey kendi yükselme hırsım."

"Gök amma de cimri bu gece, bütün kandillerini söndürmüş."

" Kalleş bir yüreği  kalleş bir yüz gizlesin, yalancı bir yüreğin içindekini."

"Ölümle hayat cenkleşiyordur şimdi canları senin mi benim mi diye." 

"Koca Poseidon'un bütün denizleri
  Yıkayabilir mi bu elleri? Yıkayamaz!
  Ellerim kana boyar denizleri,
  Kızıla çevirir sonsuz yeşil dalgaları"

"Kendimi bilmemek daha iyi, ne yaptığımı bilmektense."

"Ne olacak bayım: burnun kızarır, bol bol uyur, bol bol işersin. Erkekliğe gelince bayım onu hem azdırır, hem söndürür. Arzudan yanar hiç bir şey beceremezsin. Denebilir ki içkinin fazlası, softanın iki yüzlüsü gibi gelir erkekliğe. Bir yandan uyandırır, bir yandan uyutur, bir yandan kışkırtır, bir yandan dağıtır, bir yandan körükler, bir yandan sindirir, hem koşturur insanı hem zınk diye durdurur. Uzun sözün kısası bir kızdırır, bir sızdırır."

"Bundan bir saat önce ölüp gitseydim mutlu bir ömür sürmüş olurdum. Çünkü bundan sonra benim için herşey boş artık bu yalan dünyada." 

"Neniz var Kralım? Niçin yalnız kalıyorsunuz kara kara düşüncelerle baş başa. Ölenlerle niçin ölmez size verdikleri tasalar? Devası olmayan şeyleri unutmak gerek: Olan oldu."

"Oysa hep bilirsiniz nedir
 Ölümlülerin başını yiyen
 Kendine fazla güven."

“Çık elimden, korkunç leke çık diyorum sana! Bu bir... Bu iki... Tamam: Haydi şimdi. Cehennem ne karanlıkmış! Yazık, koca kralım benim. Yazıklar olsun! Bir asker korkar mı hiç? Ne diye korkuyorsun bilinmesinden? Kimin haddine bizden hesap sormak ? Bir ihtiyardan bu kadar kan akacağı kimin aklına gelirdi?”


Wiliam Shakespeare - Macbeth

Venedik'te Ölüm - Thomas Mann



"Derin bir takım nedenlerden dolayı denizi seviyordu: Bu sevgi çok çalışmış, dünyanın soluk aldırmayan çeşitliliği karşısında basitin, genişin koynuna sığınmayı özlemiş sanatçının sessizlik gereksinmesinden doğuyor, parçalanmamışa, ölçüsüze, ebediye, hiçliğe karşı duyduğu o yasak, görevlerine tamamen aykırı, işte asıl bunun ayartıcı eğiliminden ileri geliyor. Kusursuz uğruna didinen, mükemmelde dinlenmeye can atar; hiçlikse mükemmelin bir biçimi değil midir?" (sayfa 48)

" Bu atılım onu gersin geri götürecek, onu asıl kişiliğine iade edecekti; şu da var ki kendinden uzaklaşmış bir kimse için, tekrar kendini bulmaktan daha sıkıntılı bir şey olur muydu?" (Sayfa 92)